Pazar, Mayıs 19, 2024

Köşe Yazıları

Mersin’de Artık Uyuşturucu Her Yerde

Merhabalar sevgili okurlarımız. Bu gün gazetemiz okurlarından Gülcan Hanım bayramımızı kutlamak için aradı. Hal hatırdan sonra beni oldukça düşündüren başından geçen bir olayı anlattı. Ben sizlere olayı anlatmadan önce bazı bilgiler vereyim. Güzel ülkemizde yılda 20 ton uyuşturucu yakalanıyor. En azından yetkililer öyle belirtiyor. Eskiden ülkemiz için transit ülke derlerdi. Uyuşturucu trafiğinin geçiş güzergahı olarak Asya’da üretilen uyuşturucu Avrupa’ya giderdi. Ülkemiz pazar değildi fakat bu durum 10-15 yıldır böyle değil artık.Bu güzel vatan toprağı da pazar oldu. Hal böyle olunca yurttaşlarda müşteri oldular. Bunun nedenleriyle ilgilenenler Timur Soykan’ın Baron İstilası adlı kitabına bakabilirler.

Şimdi kitabın detaylarından bahsetmeyeceğim. Konumuz olmadığı için ama konumuzla oldukça ilgili. Gülcan Hanım evde oturmaktan sıkılmış Atatürk Parkı’na doğru bir gideyim de hem temiz hava hem de deniz havası alayım demiş. Bundan sonrasını Gülcan hanım anlatsın; “Ali bey, evden çıkıp biraz temiz hava, biraz da deniz havası alayım en azından bayramda biriktirdiğim kalorileri de yakarım, dedim. Bir süre yürüyüş yolunda yaklaşık iki tur attıktan sonra yoruldum. Biraz soluklanayım, bir de sigara molası vereyim dedim ve sırtı ağaçlara yüzü denize dönük bir şekilde oradaki bir banka oturdum. Bir sigara yaktım. Biraz ötesinde ağaçların altında bir gurup genç alkol alıyordu.. Gençler tek başıma bir kadın olarak bankta oturduğumu ve kimsenin de yanıma gelmemesinden cesaretle yaklaşarak; “Fazla sigaranız var mı?’ diye sordular.”

Gülcan Hanım konuşmalarından anladığı kadarıyla bunların sığınmacılar olduğunu belirtiyor. Sığınmacılar,” sigaramız kalmadı varsa bize iki kalem sigara verebilir misiniz’?’ diye sormuş. Gülcan Hanım iki tane sigarayı vermiş,

Aradan 5-10 dakika geçtikten sonra sığınmacılardan biri yanına gelerek elindeki yanan büyükçe sarılmış sigarayı uzatarak; “Sen, bize güzellik yaptın biz de sana bir güzellik yapalım. Al sen de vur.” demişler. Gülcan hanım,’ “O nedir?” diye sorduğunda “Esrar” diyerek cevap vermişler.’ Gülcan Hanım ,’ “Teşekkür ederim. Ben uyuşturucu kullanmıyorum.”diyerek.’ panik içinde orayı terk etmiş.

Konuyu bana anlatırken yaşadığı korkuyu ve olay karşısında dehşete düştüğünü sesinden anlayabiliyordum. Lakin iki kız ve bir erkek çocuk annesi olarak asıl korkusunun bu olayın ‘çocuklarının başına gelmesiydi. Ya kendi yerinde çocukları olsaydı ve toyluklarından bir duman çekeyim deselerdi. Sonları ne olurdu diye düşünmek bile istemiyorum.’ Sevgili okurlarımız, bu olay bayram günü, gündüz saatlerinde, şehrin göbeğinde, halka açık Mersin’in Atatürk parkında yaşanıyor. Gülcan Hanım’ın iletişim bilgileri gazetemizde mevcut yetkililer konuyla ilgilenmek isterlerse biz bilgilerini yetkililerle paylaşabiliriz.

Sevgili okurlarımız, bu olay uyuşturucu maddelerin her isteyenin erişimine bu kadar açık ve her isteyene ulaşılabilir olması, AMATEM’lerin ve hekimlerin çabasıyla durdurulamayacağı konusunda açık bir örnek. Özellikle uyuşturucu kullanımı ilk Öğretim seviyesine inmiş bir toplumda ÇAMATEM ve arınma merkezleri bağımlı köyleri sadece bağımlılığa yakalanmış yani bağımlılığı gelişmiş vakaları tedavi etmekten öteye geçemez. Hekimlerin fazlaca olan iş yüklerine yenilerini eklemek olur. Uyuşturucuyla esaslı bir mücadele edilmediği sürece çözüm sadece kanserli hücreyi pansuman etmek olur. Siyasi iktidar, çözümü tıbbi kurumlar açmakta aramamalıdır. Yapılması gereken; bu bataklığı yarınlarımızın teminatı bu gençlerimiz bu bataklığa düşmeden kurutmaktır. Sivri sineklerle mücadeleden önce asıl olan bataklığı kurutmaktır ki sivri sinekler üremesin. Üreyende olursa polisimiz gereğini yapar yeter ki siyasetçiler bu konuda irade göstersin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir