Pazar, Mayıs 19, 2024

Köşe Yazıları

72 SAAT

Beklemek zordur. Hatta işkencedir. Onu tek şey kolaylaştırır: UMUT

Gelecek diye, olacak diye, kurtulacağım diye ve sabırla beklemek..

72 Saat aynı umutla gün ışığını göreceğini hayal etmek… Yok olmadı!

Çaresizliği hissettirdi. Enkaz altında uzun zaman hiç kimsenin gelemediğini hissettirdi. Ateş kendi ocağını yakarmış derler. Hafta sonu Çukurova Sifed Federasyonu ile K.Maraş, Adıyaman, Antakya ve İskenderun’a gittik. Amaç doğrultusunda hareket ettik. Bu bölgelere Türkonfed KASABA adlı 1800 yaşam konteynerlerini yerleştirecek. Yerinde tespit ve orada bu felaketi yaşayanlarla yüzleşmek, dinlemek gerekiyordu. Albenili evlerin güçsüzlüğü, hastanelerin ve birçok kurum binalarının dayanıksızlığı, özellikle Antakya’da kaldırılmayan onlarca enkazın görüntüleri sessizce ama içimizden bağıra bağıra ağlayarak gördük. Maraş’ta evlerin birçoğu ayakta. Konteynerleri kendileri temin etmişler. Kiminle karşılaşsak 72 SAAT………..  Acı dolu gözlerle haykırışları kulağımda inliyor. Günler geçmiş hala çadırdalar. En büyük sorun hijyen. Duş almak istiyorlar. İhtiyaç listesi farklılaştı. Okullar açılacak çocuklarının eğitime devam etmesini istiyorlar. Kalabalık yemek sıralarında sessizce yemeklerini alıp bir köşede yiyorlar.

Tepelerin zirvelerine tırmanarak kenti çepeçevre saran sur kalıntıları ve kalesiyle kentin adeta simgesi olan ve eteklerinde kozmopolit kentlerinden birisidir Antakya. Çok uzun bir süre boyunca bir arada yaşamayı öğrenmiş, etnik kökenleri, dinleri farklı birçok topluluğa ev sahipliği yapan bu kent UNESCO (BM Eğitimsel, Bilimsel ve Kültürel Organizasyonu) barış kenti adayı olmuş ve ikinci kent seçilmiştir. Şimdi sessiz çığlıklarını duyduğumuz ve hala destek bekleyen hayalet şehir.

Adıyaman yolu yaman türküsüyle Adıyaman Yolu Duman Vay Yavrucağım Vay.. Acıyaman olmuş.

Benim gördüklerim;

Güçlü dediğimiz kurumların gücünün olmadığı, Sivil Toplum Kurumların ve Halkın takdire şayan güce sahip olduğu, Birlik ve dayanışma gücünün kutsal ve kıymetli olduğunu gördüm. En çok göç alan şehir Mersin. Buradaki insanların hizmete ihtiyacı var. Konuta ve bunun içinde alt yapıya ihtiyaç var. Zaten Suriyeli göçmenin çok olduğu kentlerden birisiyiz. Mersin’e gelen depremzedeler nerede yaşayacak? Konut veya konteyner evler ne zaman yapılacak? Akrabalarının yanında bir evde 10 kişi ne zamana kadar yaşayacak? Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Vahap Seçer su tüketiminin artış oranını tablolarda gösteriyor. Mersin İş dünyası bu durumu görmemezlikten gelmiyor. Mersin için çağrı yaparak destek istiyor.

Mersin’de bu durumu anlatan sadece 2 milletvekili var. Diğer vekilleri biz Mersin’e destek olsunlar diye seçmedik mi? Bu işin partisi olmaz. Olamaz. Birisi çıkıyor, “Şu partili belediye deprem felaketinde iyi çalıştı.” diyor. Yapmayın Allah aşkına. Ölenler insan. Bunların partilisinin skalasını mı tutuyorsunuz?  Ne demek bu? Nasıl ayrıştırıcı bir üslup. Herkes insan odaklı ve vicdanıyla hareket etti. Etmeli. Aksi takdirde insan olduğunuzdan şüphe duyarız. Böylesine bir acıdan siyasi beklenti konuşmaları yapılmaz. Yapan kaybeder. Bu böyle biline. Kimse bu felaketin üstünden reklam veya algı oluşturmasın. Babam olsa oyumu vermem. Kendi ideolojimde partim olsa yine oyumu vermem. Performanslarınızı oraya biran evvel yaşayabilecekleri evleri ve tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri ortamı oluşturmaya harcayın. Hep atalarımızın sözleri beni tetikler. Sürekli dilimdedir. Koyun can derdinde, kasap et derdinde. Başkasının büyük zararı karşısında kendi küçük yararını düşünenler için sitem olarak söylenen bir sözdür.

Bunun “Affedersinizi” olamaz. “Hakkınızı helal edin”, hiç olamaz. Her şeyini yitirmiş insana bu kelamlar ağırdır. Balık baştan kokar. Yapılmaması gereken binaların yapılmasına izin veren tüm kurumlar, kişiler hepiniz suçlusunuz.40 Yıl öncesinde olan da, şimdi izin veren de. Biz deprem bölgesi değiliz diye dere yataklarını, deniz dolgularını, altı uygun olmayan yerleri imara açan, açtıran, zorlayan herkes suçlu. Kimse benden önceki yapmış deyip kenara çekilmesin. Senden önceki yaptıysa sen insan ol. Rantçılara imkân verme. Dürüst ol. Bütün bunların çalışmasını yap. Dikey değil yatay binaya izin ver. Yanlışın karşısında dimdik dur. Yok, olur mu? Böyle gelmiş böyle gidecek. Binlerce kişi 1998 depreminde öldü. Yine ders olmamış. Oradaki facia yetmemiş. Buda mı yetmeyecek?  Bunu da unutacak mısınız? Siz unutsanız bile ben, biz, onlar unutmayacağız. Unutturmayacağız.

Böyle zamanlarda fırsatçı ve yağmacılara bile dur diyemediniz. Ev kiraları, nakliye ücretleri 5 katına çıktı. Mersin kendi içinde kurumlarla yöntem belirlemeye çalıştı. Bence yeterli oldu mu? Olmadı. Neden derseniz diğer şehirlerden gelenlere bizler de ev bulmak istiyoruz. Çıldırmamak elde değil. Olmayacak fiyatı söylüyorlar. Fırsatçı, vicdansız kişiler bunu hala söylüyorsa; yaptırımlar yetersiz kalmış demektir. Sorun da bu değil mi? Denetim mekanizmamız asla işlemiyor. Liyakatsiz kişilerin yetkilendirildiği yerde ayrımcılıkla olmayacak işlere evet deniliyor. Hangi birini yazayım. Şimdilerde Cumhurbaşkanlık seçim telaşı var. Şunu belirtmek isterim ki 11 İldeki her şeyini kaybetmiş vatandaş bundan da çok rahatsız. Bizi unuttular. Hatta 2 haftaya tamamen seçim rüzgârı var,  tam unutacaklar diye haykırıyorlar. Evet, seçim hepimiz için çok kıymetli. Onlara bunu hissettiriş şekliniz çok önemli.

İyi ki Sivil Toplum kuruluşları ayakta. İyi ki vicdanlı İş insanları var. İyi ki gerçek anlamda çalışan yerel yönetimler bulunmakta. Dayanışmanın ne olduğunu bunlardan dinleyin. Bu insanların yaptıkları çalışmaya teşekkür edin. Odalar, iş İnsanları, dernekler, federasyonlar, spor Kulüpleri, vakıflar, Rotaryanlar, Lionlar, kent konseyleri, muhtarlar, sivil vatandaşların vicdanı onların umudu oldu. Bunu tüm yürekleriyle söylüyorlar.

    Ve 72 Saati asla unutmayacaklar… Unutmayacağız… Unutturmayacağız…………         

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir