TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, TKP’nin Sesi podcast kanalında Gündem programında oyuncu ve seslendirme sanatçısı Arda Kavaklıoğlu’nun sorularını yanıtladı.
CHP’nin alkışladığı AKP’li Şimşek’in programına karşı gerçekçi çözümler de var diyen Okuyan, AKP’nin içinde yaşananlara ve Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin önümüzdeki dönem mücadele programına dair değerlendirmelerde bulundu.
Sermaye sınıfı erken seçim istemiyor
Erken seçim tartışmalarının muhalefetin gündeminde yer bulmadığına dair soruya yanıt veren Okuyan, erken seçim tartışmalarının hiç gündeme gelmemesi söz konusu değil ama patronların da erken seçim istemediğine dikkat çekti.
“Türkiye’de belli bir süredir uygulanmakta olan bir ekonomik program var, bu ekonomik program bugünkü sistem açısından zorunlu. Altını çiziyorum bizim açımızdan değil bugünkü sistem açısından zorunlu. Türkiye’de sermaye sınıfı bu ekonomik programın uygulanmasını istiyor. Bu ekonomik program geniş halk kesimlerinin, işçi sınıfının, emeklilerin bu hayat pahalılığı karşısında savunmasız bırakılması üzerine kurulu. CHP bugün erken seçim tartışmalarını açtığında bu ekonomik programa bir alternatif de sunmak zorunda. Ama hatırlayalım CHP bu ekonomik programa, Mehmet Şimşek’e en hızlı destek açıklaması yapanlardandı. Yani CHP erken seçim çağrısı yapmakta zorlanır çünkü bu programın birkaç yıla ihtiyacı var TÜSİAD gibi sermaye kuruluşları da bunu istiyorlar.”
Tarikatlar holdingleşti, holdingler tarikatlaştı
Seçim sonuçları ardından basında geniş yer bulan lüks yaşantılar düşünüldüğünde AKP dağılıyor demek mümkün mü?” sorusunu yanıtlayan Okuyan, düzen partilerinin içindeki ekonomik organizasyonlara dikkat çekti.
Türkiye’de düzen partisi dediğimiz partiler aynı zamanda bir ekonomik organizma, buralarda büyük ekonomiler dönüyor. AKP açısından yerel seçim sonuçlarının ardından bazı ekonomik kalemler eksildi. İşler yolundayken pastayı bir güzel paylaşıyorlardı ama şimdi bazı huzursuzluklar var. Tarikatların neredeyse tamamında aynı anda iç mücadele başladı, bunlar rastlantı değil. Hep söylüyorduk tarikatlar da Türkiye’de holdingleşmiş durumdalar, holdingler tarikatlamış durumda. O yüzden de buradaki sürtünmeler nereye evrilir göreceğiz, bir şey söylemek zor ama tabii Erdoğan’ın bütün bu karmaşayı yönetme becerisi hala var unutmayalım. Kendi partisi içerisinde liderlik sorunu olmayan tek lider Erdoğan. Cumhuriyet Halk Partisi’ne baktığımız zaman partide en etkili isim kim sorusuna herkes farklı bir yanıt veriyor.
Sermayeye giden kaynak kesildiğinde, halk için muazzam bir kaynak yaratmış oluyoruz
CHP’nin de uzlaştığı “Şimşek programı”na karşı TKP’nin çözümüne dair konuşan Okuyan; kamulaştırma, devletleştirme gibi kavramları iyi anlamak gerektiğine değinerek TKP’nin konuyu nasıl ele aldığına değindi.
“İçinde bulunduğumuz düzen piyasa düzeni ise bunun karşıtını doğru şekilde ifade etmek lazım. TKP uzun zamandır “devletleştirme”demeyi tercih ediyor. Devlet kavramı zaman zaman nahoş şeyler çağrıştırıyor ama devlet mülkiyeti, kolektif mülkiyetin en gelişkin biçimi.
Türkiye’de neden madenler, zenginlikler, fabrikalar, özel şahısların, şirketlerin elinde de devletin elinde değil sorusu halka çok meşru geliyor. Bu devlete dönük bir olumlamadan kaynaklanıyor olabilir, dipte kalmış bir zengin düşmanlığından kaynaklanıyor olabilir, hiç önemli değil. Bu noktada işte o devletin halkın devleti, emekçilerin devleti olması gerektiğini de ekleyebiliyorsunuz o da anlaşılıyor. Bugün bu ekonomik programa karşı söylenebilecek en anlaşılır, en sade alternatif aynı zamanda en radikal görünen yani devlet mülkiyeti.
Şimdi Türkiye’de halka eziyet eden bu ekonomik program neden uygulanıyor diye sorsak kaynak yetersizliği diyecekler. Biz de diyoruz ki Türkiye’de kaynak var. Sermayenin zaten üzerinde oturduğu muazzam bir zenginlik var sürekli büyüyen, sermayeye giden kaynak kesildiğinde ve sermayenin bu halka ait zenginliklerin üzerine oturması sona erdirildiği muazzam bir kaynak yaratmış oluyoruz.”
Sahadaki örgütlülükle Türkiye’nin aydın, cumhuriyetçi birikimi bir araya geldiğinde, çözemeyeceğimiz hiçbir şey yok
İkinci genel kurulu toplanan Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin (THTM) önümüzdeki dönem mücadele programına dair de konuşan Okuyan, THTM’nin bir toplumsal mücadeleyi hayata geçirmek için tartışacağı, düşünce alışverişinde bulunacağını ama bu işin temelinde mücadeleyi örgütlemek olacağına değindi.
“Türkiye’de şu üç başlık hep birbirini besleyerek gündemde olacak ‘tarikatlarla mücadele, çok uluslu şirketler ve emperyalizmle mücadele ve sermayeyle mücadele.’ Bunlar iç içe geçecek, biri ötekinden daha önemli hale gelemez. Laiklik mücadelesi, emek mücadelesinin üzerini örtemez, sermaye sınıfına karşı mücadele ediyorum zaten deyip NATO’ya karşı mücadeleyi erteleyemezsiniz. Geçtiğimiz hafta sonu ikinci genel kurulunu yaptı THTM, orada alınan kararla hayata geçerse çok büyük bir değişim süreci başlar. Böyle bir kaynak var mı var, böyle bir irade var mı var, dolayısıyla biz o kararların hakkını vermek zorundayız. Ben son derece umutluyum çünkü insanlar o korunaklı alanlarından çıktılar bu çok önemli. Aman değişim olmasın diyen insanlar şimdi daha fazla devam edemeyeceğini görmeye başladılar. Sürdürülemez bir yoksulluk var. İnsanlar daha güvenilir bir liman bulursam oraya yöneleceğim duygusunu hissettirdiler. Şimdi o daha güvenilir liman eğer önlerine çıkan ilk sahte çözümse, o çok kötü olacak. Seçimden sonra “Yalancı Bahar” dedik “çıkıntılık” yaptık. Yalancı Bahar dememizin nedeni gayet basitti çünkü yoksulluk sürecek, eşitsizlik sürecek, işsizlik sürecek, adaletsizlik zorbalık sürecek. 20 yıldır diyoruz mesele tek başına Erdoğan meselesi değil, zaten Erdoğan’ın fiziki ömrünün bir sınırı var siyasi ya da biyolojik ömrü önemli değil. E sonra ne olacak, ne yapacağız, bitti gitti kurtulduk mu diyeceğiz. Türkiye gibi bir yerde insanların gerçek bir çözüme yönelmesini sağlamak zorundayız. Gerçek toplumsal kesimler, işçiler, emekçi kesimler, öğrenciler, emekliler, sahadaki örgütlülükle o aydın birikiminin Türkiye’nin cumhuriyetçi birikiminin yan yana gelmesi durumunda çözemeyeceğiniz hiçbir şey yok.”