Beslenme; sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla vücudun gereksinimi olan besin öğelerini yeterli miktarlarda ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır. Beslenme hem komplike hem de çok basit bir şey. Doğru zamanda doğru besinleri tüketmek, sağlıklı sindirimi de beraberinde getirir.
Her ne besin olursa olsun, beslenmede hiçbir şey her gün, devamlı ve yıllarca yenmemelidir
Mesela yumurta… Evet, çok güzel ve sağlıklı bir protein ama 10 sene boyunca her sabah 2 yumurta yersek, vücudumuz buna karşı tepki verebilir. Alerji ve intoleranslar genelde böyle oluşuyor. Bu sebeple besleneme renkli ve çeşitli olmalıdır.
Bir sabah yumurtalı omlet alıyorsak ertesi sabah mevsiminde taze meyve ve sebzeler ile hazırlanmış bir smoothie bowl alabilirsiniz. Zaten doğanın ve mevsimlerin akışına göre beslensek bile her gün aynı şeyi yememiş oluruz.
Her akşam et yemek mesela… Protein kaynaklarını her gün değiştirmek, bazen bitkisel (kurubaklagiller), bazen hayvansal proteinler yapmak, süt ürünlerini keçi, inek olarak çeşitlendirmek, sebzeleri renk renk, mevsime göre çeşitlendirmek, tedarikçileri, markaları hatta kullandığımız suları bile zaman zaman değiştirmek vücuda iyi gelecektir. Hem bu çeşitlendirmeyi yapmak beslenmeyi de eğlenceli ve daha çok seçenekli hale getirir. Her gün aynı şeyleri yemekten sıkılmayız.
En iyi yelpaze, kişinin kendi bedenine göre, vitaminleri, mineralleri farklı kaynaklardan çeşitlendirerek aldığı beslenme olur.
Tek tip beslenerek kilo vermeye çalışmak ya da formda kalmak ne gibi sağlık sorunlarına neden olabilir?
Sadece sebze ve meyve tüketerek kilo vermeye çalışmak ne kadar sakıncalıysa sadece proteine dayalı bir beslenme programı da aynı oranda hatalı beslenme şeklidir. Tek tip diyetlerin hepsi bir şekilde vitamin, mineral ve kas kayıplarına sebep olmaktadır. Gereğinden fazla alınan protein, vücutta asit artık bırakır ve kemiklerden kalsiyum çekilmesine, böbreklere yük binmesine, bağırsak florasının bozulmasına yol açmaktadır. Bu tip diyetlerde başlarda kısa sürede kilo kaybı sağlansa da metabolizmanın bir süre sonra yavaşlamasıyla kilo kaybı durmaktadır.
Uzun vadede ki sonuçları ise özellikle böbrek ve karaciğer işlev soruları, kas tonusu azlığı ve güçsüz bağışıklık sistemine sebep olarak enfeksiyonlara sık yakalanmalar olarak sıralanabilir.
Her gün aynı şeyi yemekten kaçınmak için öğünlerimizi nasıl ayarlamalıyız?
Ne kadar farklı renkte meyve ve sebze tüketirsek o kadar farklı vitamin, mineral ve antioksidanı vücudumuza almış oluruz. Yetişkinler bireyler ve çocukların kırmızı, mor, beyaz, turuncu ve yeşil olmak üzere farklı renkteki meyve ve sebzelerden her gün birer avuç tüketmesi önemlidir.
Meyve ve sebzelere kırmızı rengi veren pigment likopen antioksidanıdır. Kırmızı meyve ve sebze grubunda; domates, karpuz, kuşburnu, çilek, kırmızı ahududu, greyfurt, nar, kırmızıbiber, kızılcık gibi meyve ve sebzeler bulunur. Kırmızı rengi sofranıza eklemek için salatalarınıza kuru domates veya kırmızı biber ekleyebilirsiniz.
Turuncu renkteki meyve ve sebzeler, doğal bir bitkisel pigment olan, karotenoidler tarafından renklendirilmişlerdir. Beta karoten, turuncu ve sarı meyve-sebzelere rengini veren bir bitki pigmentidir. Çok güçlü antioksidan özelliklere sahiptir ve bağışıklık sistemini güçlendirmede önemli rol oynarlar. Bunun için günlük ara öğünlerinizde 1 değişim portakal almanız veya mevsiminde salatanızda 1 adet havuç kullanmanız yeterli olacaktır.
Mor renge sahip olan meyve ve sebzelere mavi-mor rengi veren pigment, ‘antosiyanin’ dir. Antosiyanin sağlığımız ve bağışıklık sistemimiz için çok önemli bir polifenoldür. Patlıcan, kırmızı pancar, mor lahana, kırmızı soğan, mor/kırmızı turp, böğürtlen, siyah ahududu, yabanmersini, incir, mor erik, kuru erik, vişne, kiraz, kuş üzümü, siyah dut, kuru üzüm, kan portakalı gibi mor renkteki bu meyve ve sebzeleri mevsiminde düzenli tüketmeyi ihmal etmemeliyiz.