
Fotoğraftaki kişi benim. Dört karede anlatılan bir ömür: Bir mendil, bir umut, bir kız çocuğu ve kırmızı bir ceket…
15 yıl boyunca Mersin’in sokaklarında madde bağımlısı bir hayat yaşadım. Mendil sattım, yara bandı sattım. Dilendim. Sadece yaşayabilmek için değil; yaşayamamak için, yani o illete erişebilmek için…
Eroin…
Geceleri Atatürk Parkı’nda kalırken, küçük kızımı kucağımdan biri alıp götürmesin diye belime iple bağladım. O çocuk, benim hayata tutunmama sebep olan mucizemdi. Bugün baktığınızda gördüğünüz bu gülümseyen adam, o küçük kızın “Baba, yapabilirsin!” deyişiyle yeniden doğdu.
📷 Bu fotoğrafın ilk karesinde, gözleri umutsuz ama bir şeyleri anlatmak isteyen bir adam var.
📷 İkincisinde, yere çömelmiş ama hâlâ düşmemeye çalışan bir insan.
📷 Üçüncü karede bir tebessüm var; kızının desteğiyle maddeyi bırakmış, AMATEM’de ”bağımlılara”hastalara rol model olmuş biri.
📷 Ve son karede, gazetecilerin bile unuttuğu mesleğine geri dönen adam: Ben.
Sayın Başkanım Ahmet Serkan Tuncer,
Bugün size bu satırları yazan kişi, yalnızca bağımlılığı yenmiş biri değil; aynı zamanda Türkiye’de bir ilk olarak, Mersin Valiliği’nin özel davetiyle Uyuşturucuyla Mücadele Komisyonu’na katılmış, hayat hikâyesini bağımlılara umut olmak için anlatmış bir bireydir.
Ama öğrendim ki Sayın Başkanım, asıl mesele maddeyi bırakmak değilmiş. Asıl mücadele ondan sonra başlıyormuş. Bugün yüzde 66 engelli bir vatandaş olarak yaşam mücadelesi veriyorum. üç bin yedi yüz lira engelli maaşı ile hayatta kalmaya çalışıyorum. Ev sahibim tahliye davası açtı. kızım meslek yüksek okulu gazetecilik bölümünden mezun oldu iki yıl daha okuyup lisansını tamamlayıp iletişim fakültesini tamamlamak için tekrar sınava girdi, kazanamadı. O ağlarken ben içten içe “İyi ki de kazanamadı” dedim. Çünkü kazansaydı, onun masraflarını karşılayacak gücüm yoktu.
Yıllarca eroin için dilendim. Sonra kızım için. Ayağımda damar tıkanıklığı gelişinceye kadar devam ettim. Sonra hastanelik oldum. Sonra… tekrar ayağa kalktım.
Bu kez daha güçlüydüm. Ama ekonomik gücüm yoktu. Sayın Başkanım, ben tekrar sokaklara dönmek istemiyorum. Hayatımı idame ettirebileceğim bir iş istiyorum. Bir arşiv odasında, bir büroda, sizin takdir ettiğiniz biriminde… Ne olursa fark etmez. Yeter ki emeğimle hayatta kalabileyim.
Hayatımı, kızımı, gazeteciliği, her şeyi kazandım.
Şimdi de sizin desteğinizle ekonomik bağımsızlığımı kazanmak istiyorum.
Lütfen bu yazıyı okurken o dört kareye bir kez daha bakın.
Her biri bir mücadele, bir adım, bir düşüş ve bir yeniden doğuş.
Bir umut olun, Sayın Başkanım.
Ben artık yaşamak istiyorum.
Saygılarımla,
Ali Gültekin