
(Foto:Yağmur Ceylan)
Mersin Çevre Platformu Başkanı Sabehat Aslan, Mersin Adliyesi önünde bugün yaptığı açıklamada iklim krizi ile ilgili önemli bir çağrıda bulundu. Dünyada uygulanan vahşi kapitalizm, plansız sanayileşme ve kalkınma politikalarının, insanlara aşırı tüketim alışkanlıklarını dayatarak tüm doğal varlıkları tükenme noktasına getirdiğini belirtti. Aslan, bu politikaların yalnızca doğayı değil, aynı zamanda toplumsal eşitsizliği, adaletsizliği, yoksulluğu, işsizliği ve savaşları da beraberinde getirdiğine dikkat çekti.
Dünya genelinde büyük felaketlerin yaşandığı küresel iklim değişikliği tehdidinin artık bir kriz haline dönüştüğünü ifade eden Aslan, iklim krizi nedeniyle aşırı yağışlar, buzulların erimesiyle meydana gelen seller, kuraklıklar, orman yangınları, türlerin yok oluşu ve gıda krizlerinin yaşandığını vurguladı.
İklim Krizine Karşı Global Çabalar Yetersiz
Dünyada, iklim krizinin etkilerini en aza indirgemek için birçok ülkenin çeşitli önlemler aldığına değinen Aslan, bu ülkelerin iklim kriziyle mücadele kapsamında insan sağlığının, biyolojik çeşitliliğin ve doğal ekosistemlerin korunmasını temel ilke olarak kabul ettiklerini belirtti. Ancak Aslan, Türkiye’deki mevcut İklim Kanunu Teklifinin, tüm bu ilkelerden uzak olduğunu ve halk sağlığı ile çevre sağlığını hiçe sayan maddeler içerdiğini ifade etti. Teklifin, sera gazı emisyonu azaltımına yönelik bir yaklaşım benimsemek yerine, karbon ticaretine dayalı çözümler sunduğuna dikkat çekti.
Mersin Çevre Platformu’ndan 10 Temel Talep
Aslan, Mersin Çevre Platformu olarak, iklim krizinin çözülmesi adına bazı temel talepleri sıraladı. Bu talepler şunlardır:
- Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Sağlanmalıdır:
İklim krizinin etkileri eşit dağılmamaktadır. Kadınlar ve diğer dezavantajlı gruplar, iklim değişikliğinden daha fazla zarar görmektedir. Bu nedenle, toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımı benimsenmeli ve tüm politikalarda eşitlik göz önünde bulundurulmalıdır. - Halk Sağlığı Güvence Altına Alınmalıdır:
Tüm canlılar ve toplum için sağlıklı yaşam hakkını güvence altına alacak düzenlemeler yapılmalıdır. Sağlıklı bir yaşam için doğanın korunması esastır. - Ekosistem Planlaması Yapılmalıdır:
Ekosistemlerin korunması için plansız sanayileşme ve kâr odaklı projelerden kaçınılmalı; ormanlar, sulak alanlar, denizler ve kıyılar rant ve talana karşı korunmalıdır. - İklim Değişikliğine Uyum Politikaları Geliştirilmelidir:
İklim afetlerine dirençli kentler ve kırsal yerleşimler oluşturulmalı, afet eylem planları iklim değişikliği gerçekliği göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır. - Halkın Katılımı Sağlanmalı ve Hesap Verebilir Olmalıdır:
İklim Kanunu’nun halkın nezdinde meşruiyeti sağlanabilmesi için, tüm politika yapım süreçleri katılımcı olmalı ve hesap verebilir olmalıdır. - İklim Suçlarına Karşı Denetim ve Yaptırım İçermelidir:
Kamu idaresinin yanı sıra, kamu yararına çalışan meslek örgütlerinin katılımıyla şeffaf bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır.
İklim Krizine Karşı Adalet Gerekiyor
Aslan, mevcut iklim yasasının halktan uzak ve iklim krizini daha da kötüleştirecek maddeler içerdiğini belirtti. Bu yasaların, yalnızca çevreyi değil, aynı zamanda iklim adaletini de göz önünde bulundurması gerektiğini ifade etti. İklim krizine karşı alınacak tedbirlerin şeffaf, katılımcı ve halkın ihtiyaçlarına uygun olması gerektiğinin altını çizdi.
Mersin Çevre Platformu, İklim Kanunu’na dair bu taleplerin dikkate alınmasını ve insan sağlığı ile doğayı koruyacak kapsamlı bir yasanın bir an önce çıkarılmasını talep etmektedir.