Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Solin Çekin, 17 Ağustos Marmara depreminin yıldönümünde travmalara ve etkilerine ilişkin değerlendirmede bulundu.
Doğal afetler herkeste farklı duygusal etkiler oluşturabilir
Uzman Klinik Psikolog Solin Çekin, doğal afetlerin insanoğlunun var olduğu günden beri korkularının temeli olduğunu belirterek “Doğal afetlerin ani ve öngörülemez oluşu insanlar üzerinde büyük etkiler bırakabilmektedir. Bu türden bir doğal afet felaketine maruz kalan bazı bireylerde, fiziksel bir yaralanma olmasa da duygusal açıdan birtakım sorunlar ortaya çıkabilir.
Ülkemiz özellikle deprem bölgesi olması sebebi ile yaşanan büyük depremler sonrası kişilerde çeşitli tepkiler ortaya çıkmaktadır. Tabii ki bu çeşitli tepkiler kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Aslında gelişen tepkiler tamamen normaldir ve bu tepkilerin neler olduğunu bilmemiz, olayın psikolojik etkilerinden daha çabuk kurtulmamıza yardımcı olmaktadır.” dedi.
Akut stres bozukluğuna yol açabilir
Çoğu zaman depremin kendisi sorunmuş gibi görünse de aslında daha çok içeriğindeki belirsizliğin bireyde korku oluşturduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Solin Çekin, “Deprem gibi ağır sonuçlara yol açan afetlerde, süreci normal seyrinde götüren bireyler birkaç hafta içinde yeni duruma alışıp gündelik hayatlarına devam ederken bazı kişiler için bu sürecin uzaması akut stres bozukluğuna ve travma sonrası stres bozukluğuna yol açabilmektedir.” dedi.
Yakınları kaybetme korkusu tetikleniyor
Uzman Klinik Psikolog Solin Çekin, deprem fobisinin, diğer fobilerden farklı olarak kişinin tehlikeyle karşı karşıya kalmasından ziyade özellikle sevdiklerine karşı hissedilen kaybetme korkusu ve ölüm senaryoları ile tetiklendiğini, bu ihtimalin de bireyleri dehşete düşürdüğünü söyledi.
23 yıl önce yaşanan büyük Marmara depreminden yola çıkacak olunursa ülkece hem maddi hem de manevi olarak büyük kayıplar yaşandığını kaydeden Uzman Klinik Psikolog Solin Çekin, “Bu süreçte bazı kişiler korku, endişe, suçluluk, pişmanlık, öfke, karamsarlık, panik, çaresizlik ve utanç gibi duyguları çok derin ve yoğun yaşayabilirler. Belirli bir süre davranışlarımız ve hatta zihin içi süreçlerimiz bile olayın etkisi altında kalır. Olayla ilgili anılarınızı tekrar tekrar anlatmak ihtiyacı duyarsınız. Yaşadıklarınız gözünüzün önünden gitmez. Her an tekrar deprem olacakmış gibi hisseder, korku duyabilirsiniz. Dikkatinizi yaptığınız işe vermekte ya da karar vermekte zorlanabilirsiniz. Kafanız kolayca karışabilir. Hafızanızda problemler olabilir.” dedi.
Yoğun stresle bu belirtiler ortaya çıkabilir
Deprem sırasında maruz kalınan yoğun stresten ötürü kişinin vücudunda bazı belirtiler ortaya çıkabileceğini kaydeden Uzman Klinik Psikolog Solin Çekin, “Baş, göğüs ağrıları ve mide bulantısı gibi belirtiler bunların başında yer almaktadır. Daha önce sürekli tedavi gerektiren mevcut tıbbi bir rahatsızlık varsa, şiddeti artabilir ya da nüksedebilir. Bu durumda tıbbi yardıma mutlaka başvurulmalıdır.” uyarısında bulundu.
Depreme herkes farklı tepki verebilir
Bu tarz büyük afetlerde unutulmaması gereken en önemli şeyin bireylerin aynı olaylara farklı tepkiler geliştirebilmesi olduğunu kaydeden Uzman Klinik Psikolog Solin Çekin, şunları söyledi:
“Bazı bireyler kısa tepki gösterirken, bazılarının tepkisi aylar ve hatta yıllar sonra ortaya çıkabilir. Bazı bireylerin hissettikleri rahatsızlık verici tepkiler uzun zaman sürerken, bazı kişiler ise hızlıca eski hallerine dönebilirler. Kısaca bireyin karakterteristik özellikleri ve depremin şiddeti gibi faktörler depreme verilen tepkiyi değiştirebilir. Örneğin kaygı bozukluğuna yatkınlığı olan bir kişi, deprem sonrası birkaç gününü geceleri ışık açık uyuyarak geçirebilir; bazı kişiler deprem olma olasılığına karşın birtakım güven arama davranışları içerisine girebilir -hemen kaçmak için kapıya daha yakın olan bir odada yatmak gibi; bazı bireyler ise yaşadıkları depremin saatine göre o saat dilimini dışarda geçirmeye eğilimli hale gelebilirler. Bunların yanı sıra depremi yaşanmamış gibi görmezden gelen depremzedeler, bastırılan duygu ve düşünceleri sonucunda daha şiddetli bir sorunla karşı karşıya kalırlar. Bu da iyileşme sürecini oldukça güçleştirmektedir.”
Uzman Klinik Psikolog Solin Çekin, 17 Ağustos 1999 depreminin şiddeti, etkilediği alanın büyüklüğü, bırakmış olduğu tahribat ve kayıplar, uzun zaman devam eden artçı depremler, kurtarma çalışmalarının yetersizliği ve gecikmeler, depremzedelerin karşılaştığı barınma gibi sorunlar, bu felaketin etkisini daha da fazlalaştırdığını söyledi.
Bir ay ve üzerindeki etkiler ihmal edilmemeli!
Depremlerle ve diğer doğal afetlerle beraber insan yapımı afetler de diyebileceğimiz tecavüz, saldırı, savaş, trafik kazası, bir yakının kaybı veya öldürülmesi gibi olayların da insanlarda benzer tepkilere yol açtığını kaydeden Çekin, “Amerikan Psikiyatri Birliği’nin yaptığı tanıma göre, bunlardan kişinin işlevlerini bozacak kadar şiddetli olanlar ilk bir ay için akut stres bozukluğu, bir aydan sonraki dönem için de travma sonrası stres bozukluğu olarak adlandırılır. Sürecin bu denli uzamasından sonra mutlaka psikiyatrik bir hekim ve psikolog eşliğinde ilerlenmelidir.” tavsiyesinde bulundu.
Depremzedenin duygularını anlamaya çalışmak önemli
Kuşkusuz yaşamımız içerisindeki zor bir evreyi kapsayan bu dönemin, özellikle kendimize toparlanabilmek için zaman tanımamız gereken bir süreç olduğunu ifade eden Solin Çekin, “İster çocuk ister genç ister yaşlı olsun doğal afet sonrası kişilerin ilk ihtiyacı olan dinlenilme ve anlaşılma ihtiyacıdır. Böyle zamanlarda akıl vermek yerine depremzedenin duygularını anlamaya çalışmak ve kişinin duygularını yaşamasına izin verebilmek önemlidir.” dedi.
Ailede güven ortamı önemli
Ayrıca yaşanan şok dönemi denilen duygusal tepkisizlik ve takibinde yaşanacak olan pasifleşme ve toparlanma dönemlerini iyi tanımak gerektiğini kaydeden Uzman Klinik Psikolog Solin Çekin, “Bu süreci yönetebilmek adına alkol-maddeye başvurmamak ve aile içerisinde ortak adımlar atarak güven vermek önem arz etmektedir. Diğer önemli bir nokta ise yaşanılan olumsuzluklardan ders çıkarabilmektir. Bu noktada her evde bir acil kriz planının olması ve o kriz anında görev dağılımının olması çok önemlidir.” dedi.
Psikolojik destek alınması önemli
Krize daha önceden hazırlanmamış olan bireylerin yani psikolojik sağlamlığı olmayan kişilerin stresi kontrolsüz ve panik şeklinde yaşadığını kaydeden Uzman Klinik Psikolog Solin Çekin, tavsiyelerini şöyle sıraladı:
“Bu da toparlanma sürecinin uzamasına ve şiddetli geçmesine sebep olmaktadır. Alınabilecek önlemlerin yanı sıra yaşanan deprem sonrası görmezden gelmek yerine mutlaka psikolojik destek almak önemlidir. Yas sürecinin işlenmesi, travma süreçlerinin tanınması ve empatik yaklaşımlar kişinin daha sağlıklı toparlanmasına yardımcı olacaktır. Yine bu yas ya da kayıp döneminde dikkat gerektiren işlerden uzaklaşmak gerekli. Biraz bireyin kendine zaman tanıması ve bulunduğu ortamdan uzaklaşmak, farklı insanlarla ve ortamlarda bir araya gelmek, özellikle destek ya da dayanışma grupları oluşturup birlikte hareket edebilmek son derece faydalı olmaktadır. Bu süreçte psikolojik ve fizyolojik destek almak bir diğer önemli konudur fakat en önemli yanlışlardan biri eş dost tavsiyesiyle ilaç kullanılmasıdır.”