Cumartesi, Haziran 21, 2025

Köşe Yazıları

Başlangıçların Tarihi: 19 Mayıs

(Foto:Haber Merkezi

Yıl 1919… Anadolu toprakları, dört bir yandan işgal altındaydı. Yorgun, yılgın ve umutsuz bir millet, tarih sahnesinden silinmenin eşiğinde. İşte böyle bir dönemde, karanlığın en koyu olduğu anda, Bandırma Vapuru Karadeniz’in serin sularında ilerliyordu. 16 Mayıs’ta İstanbul’dan yola çıkan bu küçük gemi, aslında yalnızca bir yolculuğun değil, koca bir milletin kaderinin rotasını değiştiriyordu.

Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a ayak basması, yalnızca bir coğrafi varış noktası değil, aynı zamanda zihinsel ve ruhsal bir uyanışın miladıdır. Bu tarih, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarının döşenmeye başladığı gün; bağımsızlık meşalesinin yakıldığı an’dır.

Bir Gençlik Manifestosu

Mustafa Kemal, bu büyük uyanışı gençliğe emanet etti. Çünkü onun gözünde gençlik, yalnızca bir yaş aralığı değil; bir fikir, bir ruh ve bir devinimdi. Gençlik, geleceği kuracak iradenin adıdır. Bu nedenle 19 Mayıs, bir anma günü olmanın ötesinde, gençliğe duyulan sonsuz güvenin simgesidir.

1926’da Samsun’a gelen Atatürk, bu tarihin önemine dair şunları söyler:
“Ben Samsun’a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım.”

İşte bu güven, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelidir. O güvenin adı da gençliktir.

Bir Bayramdan Daha Fazlası

19 Mayıs, yalnızca bir resmi tatil değil; her yıl yeniden hatırlamamız, içselleştirmemiz gereken bir direnişin, bir dirilişin günüdür. Atatürk bu günü gençliğe armağan ederken, bir anlamda tarihin sorumluluğunu da genç omuzlara yüklemiştir. Bu sorumluluk; sadece bayrak sallamakla, stadyumlarda yürüyüş yapmakla sınırlı değildir. Bu, tarihi bilmek, geleceği sorgulamak, üretmek ve gelişmekle anlam kazanır.

Zira Atatürk’ün şu sözleri hâlâ yolumuzu aydınlatıyor:
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.”

Bugün Ne Yapmalı?

Bugün, 19 Mayıs’ın yıl dönümünde, genç olmak demek; sadece yaşla değil, fikirle, cesaretle, umutla diri kalmak demektir. Ülkesine karşı sorumluluk duyan her birey, gençliğin taşıdığı bu misyona katkı sunmalıdır. Üreten, sorgulayan, öğrenen, hak ve adalet duygusuyla hareket eden her genç; o meşaleyi ileriye taşıyan bir bayraktardır.

Atatürk’ün “Benim en büyük eserim Cumhuriyet’tir” sözünü anlamlı kılan da işte bu bilinçtir.

Son Söz Yerine

19 Mayıs, bir halkın “küllerinden doğduğu” gündür. Bugün bu bayrağın gölgesinde özgürce yazı yazabiliyor, konuşabiliyor ve düşünebiliyorsak; o ilk adımın, o 19 Mayıs sabahının hakkını vermek zorundayız. Çünkü bazı tarihler vardır; geçip gitmez, yaşar ve yaşatılır. 19 Mayıs da onlardan biridir. Gençlik, bu ülkenin yarını değil; bugünü ve her şeyidir.

Nice 19 Mayıslara, aynı inanç ve coşkuyla…


İstersen bu yazıyı bir gazeteye ya da bloga uygun başlık ve biçimlendirmeyle de düzenleyebilirim. Yazının tonunu daha duygusal, daha resmi ya da daha akademik hâle de getirebilirim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir