
Her yıl 1 Mayıs geldiğinde takvimler yalnızca bir günü işaret etmez; aynı zamanda yüz yılları aşan bir mücadelenin, direnişin ve dayanışmanın tarihini hatırlatır. Bugün, emekçilerin alın teriyle yoğrulmuş dünyasında, hak arayışının simgesidir. 1 Mayıs, sadece bir tatil günü değil; toplumsal adaletin, eşitliğin ve insan onuruna yaraşır çalışma koşullarının talep edildiği anlamlı bir gündür.
Tarihin Derinliklerinden Yükselen Bir Ses
1 Mayıs’ın kökeni, 1886 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Chicago kentinde yaşanan işçi ayaklanmasına dayanır. İşçiler, günde 12-14 saat süren ağır çalışma koşullarına karşı çıkarak 8 saatlik iş günü talebiyle meydanlara çıktı. Bu direniş kanla bastırıldı; ama o gün atılan adım, tüm dünyada işçi hareketinin simgesi haline geldi.
O günden bu yana, 1 Mayıs işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak anılıyor. 20. yüzyıl boyunca bu tarih, baskılara rağmen susturulamayan bir çağrının, “emeğin kutsallığı” ilkesinin adeta yankısı oldu.
Türkiye’de 1 Mayıs
Türkiye’de 1 Mayıs ilk kez 1923 yılında kutlandı. Ancak inişli çıkışlı bir geçmişi vardır. Zaman zaman yasaklandı, zaman zaman sembolik şekilde kutlandı. 1977’de İstanbul Taksim Meydanı’nda kutlanan 1 Mayıs ise tarihe “Kanlı 1 Mayıs” olarak geçti; birçok insan hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı. Bu olay, Türkiye’de işçi hakları mücadelesinin ne denli zorlu bir yolculuk olduğunu bir kez daha gösterdi.
2009 yılında “Emek ve Dayanışma Günü” olarak resmi tatil ilan edilen 1 Mayıs, yıllar süren bir mücadelenin sonunda kazanılmış önemli bir hak oldu. Ancak sembollerin ötesinde, bu günün ruhunu yaşatmak, işçilerin insanca yaşama hakkı için mücadeleyi sürdürmek gereklidir.
Bugünün Anlamı: Daha Adil Bir Dünya İçin
1 Mayıs’ın en temel mesajı şudur: Emeğin değeri yok sayıldığında, sadece işçiler değil, toplumun bütünü kaybeder. İnsana yaraşır çalışma koşulları, adil ücret, iş güvencesi ve sosyal haklar, yalnızca ekonomik değil, etik bir gerekliliktir.
Bugün hâlâ dünyanın birçok yerinde işçiler düşük ücretlerle, uzun saatler boyunca, iş güvencesinden yoksun şekilde çalıştırılmakta. Kadın emeği görünmezleştirilmeye devam edilmekte, çocuk işçiliği yaygınlığını sürdürmektedir. Tüm bu sorunların çözümünün yolu, örgütlü mücadeleden, dayanışmadan ve ortak talepler etrafında birleşmekten geçiyor.
1 Mayıs; alın terinin değer gördüğü, emeğin sömürülmediği, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir dünya hayalinin ete kemiğe büründüğü gündür. Bu nedenle yalnızca geçmişin anısı değil, geleceğin umududur. Bugün meydanlarda yükselen her ses, yalnızca bugünü değil, yarını da şekillendirir.
Tüm emekçilerin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun. Emeğin onuru ve dayanışmanın gücüyle, daha adil bir dünya mümkün.